Bence stres; öncesini sonrasını düşünürken içinde olduğumuz anı kaybetmemiz,
vücudumuzun da bunu görüp, verdiği tepkilerle bize hatırlatmaya çalışmasıdır.
Stresli olunca omuzlarımız kasılır, nefesimiz sığlaşır, elimiz ayağımız karışır,
başımız ağrır, miğdemiz bulanır vs…
Yani beden bizi şöyle bir sarsar, “kendine gel, geçmişe hayıflanıp gelecek için
endişelenmekten bugünü unuttun” der.
Der de biz bunu duyar mıyız, tabi ki hayır!
Bunun yerine biz ne yaparız; şikayet ederiz, öfke duyarız, kavga ederiz, kızarız
bağırırız…
en önemlisi de suçlarız, birbirimizi, patronumuzu, komşumuzu, eşimizi,
dostumuzu, işimizi, havayı…
Bu tabloda ne yazık ki kurbanlar var, zavallı bizlerin başına sürekli aksilikler,
kötülükler, düşüncesiz insanlar geliyor. Onlar yüzünden bir türlü şu stresten
kurtulamıyoruz.
Doğru mu? Koca bir yanlış!
Biz bu hayata kurban olmak için gelmedik. Her birimiz kendi serüvenimizin baş
kahramanıyız. Bütün sorumluluk bizim. Hayatta yaptığımız her şey bizim
seçimimiz. Ölüm ve tuvalet ihtiyacı dışında.
Bizi meydana getiren şey seçimlerimiz. Stresi de, boşvermeyi de biz seceriz.
Mevcut ilişkileriniz, düzeniniz, hepsinden önemlisi siz, sizin fikirleriniz,
hayata bakışınız eskir. Yorulur, güçsüzleşir ve durulursunuz. Tıpkı sonbahardaki
ağaçlar gibi. Size hizmet etmeyen düşünceyi, ilişkiyi, davranışı tıpkı ağaç gibi,
bırakın gitsin. Düşsün ve toprağa karışsın.
Biz de böyle davranmıyor muyuz? Akışına bırakıp kendi işimize bakmaktansa
hep aceleyle ve asil ihtiyacimiz olanın dışında başka işlerle kendimizi yorup
duruyoruz.
Stres-siz birey, kendi işinde, kendi seçimlerini yapan ve yeri geldiğinde
kabullenmeyi bilen kişidir.
Her birimiz eşsiziz. Kendimize özel görünüşlerimiz, gülüşlerimiz, düşüncelerimiz
ve davranışlarımız var. Eşsizliğimizi fark edip bunu doya doya yaşayalım. Bize
yüklenmeye çalışılan kimlikleri fark edip, bunlardan sıyrılalım. Kendin olma
enerjisi ışığımızı ortaya cıkarır.
Stressiz bir hayatı nasıl hazırlayabileceğimizden bahsettik.
Şimdilik nirvanaya ulaşamadığımız için bir şekilde stres hayatımıza geliyor.
Gelince ne yapalım?
Stresli anları hissettiğimizde bunları yönetip, işi kronikleştirmeden rahatlama
yolları da var.
Bedeninizi dinleyin, size verdiği isaretleri fark edin. Kolunuza mı bacağınıza mı
vurdu, önce uyarının yerini tespit edin.
Nefes; nefesinize odaklanın, nasıl alıp verdiğinizi takip edin. Nefesi yavaş yavaş
derinleştirin. Burun deliklerinizi sırayla elinizle kapatıp açarak nefes alın. Bu
sayede o anda kalabilirsiniz. Nefes aldığınız sürece varsınız.
Sağlıklı yaşam elimizdeki sihirli değneklerden biri. Kendinize değer verin. O
hisler yükselmeye başladığında araştırmalar, spor yapmanın çok etkili olduğunu
gösteriyor.
Spor deyince kendinizi spor salonunda hayal edip çocuklar tepemde ne sporu
demeyin.
Yürüyüş yapın, ortamınızı değiştirin. Merdiven inip çıkın. Her konuda olduğu gibi
sporu da yaratıcılığınızla o anda bulun.
Doğru beslenin. Ne dedik, “ siz eşsizsiniz ve çok değerlisiniz”. Vucudunuza çöp
gibi davranıp elinize geleni içine atmayın. Çok stresliydim ne bulduysam yedim
20 kilo aldım diyip gelen danışanlarım var. aslında stres anlarında şeker ve
karbonhidrat yemenin depresyonu pekistirdigi gerçeği yine bilimsel sonuçlarla
destekleniyor. Ne yediğinize bakın. Hemen, stres alametleri geldiği an, su için.
Sağlıklı yaşam benim tercihim, hobim ve işim. Stressiz hayatımın ipuçlarından
biri de bu.
Ne zaman ne yemem gerektiğini, hangi sporun neye iyi gelip nasıl
rahatlatacağını,ne düşünürsem içinde olduğum süreci daha kolay atlatacağımı
düşünür ve uygularım.
Bunları hepsi kolaylıkla öğrenilebilir. Bahaneleri bir kenara bırakın ve önünüze
seçimlerinizi çıkarın.
Önemli olan DİYET değil NİYET!
EŞSİZ BEN’i tercih edin ve stressiz bireyi seçin.
Yaşam Koçu / Life Coaching
Selin Gunsev
]]>